Yalnız değilsiniz.

Çocuk Gelişimi

Bir çocuğun hayatında büyüyüp değişmiş olduğu sürece çocuk gelişimi adı verilir. Çocuklarda gelişim, anne ve babanın genleri ile belli olur ve diğer taraftan beslenme, yaşam koşulları da bu durumu etkiler. Bebekler anne rahmine düşmesi ile birlikte gelişim sürecine girer.

Dahi Danışmanlık

Danışman; bir konu üzerinde düşüncesine, bilgisine, yol göstericiliğine, uzmanlığına başvurulan, kendisine danışılan kişilerdir.

Evde Bakım Hizmeti

Evde bakım; sağlığı koruyucu, geliştirici ve hastalığı tedavi edici hizmetlerin birey ve ailesinin yaşadığı ortamda verilmesi olarak tanımlanmaktadır. İlk olarak 2011 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında sunulan Evde Sağlık Hizmetleri;

Otizm

Otizm, gün geçtikçe daha sık bir şekilde karşılaşılan bir nörogelişimsel sağlık sorunu olup karşılıklı sosyal etkileşimler ve kalıplaşmış davranışlar gibi konulardaki anormallikleri içermektedir.

Spor Nedir Faydaları Nelerdir?

Spor, önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel veya zihinsel aktivite.

Yaşam
Liderliği

Liderlik bir kişinin diğerlerini belli şartlar altında, bir amacı gerçekleştirmek üzere davranmaya yöneltme sürecidir. Bu tanımdan anlaşılacağı gibi liderliğin esasını, insanları belirli bir amaç doğrultusunda davranmaya yöneltmek oluşturmaktadır.

Çocuk Gelişimi

Bir çocuğun hayatında büyüyüp değişmiş olduğu sürece çocuk gelişimi adı verilir. Çocuklarda gelişim, anne ve babanın genleri ile belli olur ve diğer taraftan beslenme, yaşam koşulları da bu durumu etkiler. Bebekler anne rahmine düşmesi ile birlikte gelişim sürecine girer. Bu süre dahilin de anne ile babadan alınmış olan genler, hamilelikte annenin beslenmesi, motor gelişimi sağlayan malzemeler, beslenme, yaşam şartları, çevre çocuğun bakımını yapan kişiler çocuğun gelişiminde doğrudan bir etki yaratır. 


Çocukların Gelişimi Nasıl Olur? 


Her çocuk birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Bu nedenle çocukların gelişimleri takip edilmeye başlandığında diğer çocuklar ile kıyaslama içine girilmemesi gerekir. Kendi gelişim hızlarına bağlı olarak her çocuk ilerleme gösterir. Çocuğunuzun normal bir gelişim gösterip göstermediğini anlayabilmek için onu dikkatli bir şekilde gözlemlemeniz gerekir. Mesela göz teması kuramama, beslenme problemleri, geç yürüme, adına herhangi bir tepki göstermeme, öfke nöbetleri, motor becerilerinde eksiklik, iletişim kuramama gibi durumların birkaçı çocuğunuzda mevcut ise doktora başvurmanızda fayda vardır. Gelişim geriliği yaşanan çocukların erken teşhis edilmesi çok önemlidir. Erken yapılan müdahale sayesinde çocukların gelişim süreci daha çabuk ilerleme gösterir. 

Çocuk Gelişimi, 0-18 yaş aralığında bulunan çocukların gelişimini bütünsel olarak ele alan, başta fiziksel, sosyal, duygusal, zihinsel olmak üzere tüm gelişim alanlarına yönelik tarama değerlendirme ve tanılama yapan bir bölümdür. Eğitim programı; çocukların zihinsel, dil, motor, öz bakım, sosyal ve duygusal gelişim süreçleri ile bu süreçlerin tanılama, izlenme ve desteklenme yöntemlerine ilişkin alanlara yoğunlaşır. Mezunlar, normal gelişim gösteren çocuklardan, özel gereksinimli akut veya kronik hastalığı olan çocuklara kadar geniş bir alanda çocuğa, aileye, eğitimcilere ve nihayetinde topluma hizmet verirler. Çocukların sağlıklı gelişimi toplumların geleceğinin teminatıdır. 

‘’ Çocukta ruh ve beden eğitimi ve gelişimi beraber yürütülmelidir.’’ 
İbni Sina  

Dahi Danışmanlık

Danışman; bir konu üzerinde düşüncesine, bilgisine, yol göstericiliğine, uzmanlığına başvurulan, kendisine danışılan kişilerdir.
Sizlere yaşadığınız ortam ve çevrede çözüm üretemediğiniz anda yılların vermiş olduğu deneyim ve tecrübe ile çoklu disiplinleri aktif olarak bir araya getirerek hizmet vermekteyiz.
Eğitim danışmanı; veli ve öğrenciler ile iletişime geçerek, onlara sistemi tanıtıp sağlanacak eğitim hakkında bilgi verir. Uyguladığı sistemin yöntemlerini paylaşır. Öğrenciler ile profesyonel ilişki kurarak, çözüm önerileri üretir.
Öğrencinin geleceğini inşa etmeye yardımcı olma, veli ve öğrenciye iyi bir hizmet sunma öğrenci adaylarının ihtiyacı olan eğitim programlarını belirleyerek, onları eğitimin faydalarından bahsederek maksimum verimliliği almaya çalışmak içeriği oluşturmaktadır.
Telefonla veya yüz yüze eğitim danışmanlığı hizmeti vermek,
Planlama, Organizasyon ve Koordinasyon yapmak,
İstek ve şikayetlere zamanında ve etkin bir şekilde cevap vermek,
Sistemde bulunan diğer ekipler ile entegre çalışmak bazı çalışmalarımızı göstermektedir.
 ‘’Eğitilmemiş deha işlenmemiş gümüşe benzer’’
   B. Franklin


Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçiniz.

Evde Bakım Hizmeti

Evde bakım; sağlığı koruyucu, geliştirici ve hastalığı tedavi edici hizmetlerin birey ve ailesinin yaşadığı ortamda verilmesi olarak tanımlanmaktadır. İlk olarak 2011 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında sunulan Evde Sağlık Hizmetleri; engelli, yaşlı, yatağa bağımlı, kanser hastası ve ameliyat sonrası bakıma gereksinimi olan bireylerin ev ortamlarında formal ve informal bakım vericiler tarafından sunulan bakım ve uygulamalar olarak tanımlanmaktadır (Işık ve ark., 2016). Evde bakım hizmetinin temel felsefesini, bireyin aile ve sosyal hayatından koparılmadan sağlığı koruyucu, geliştirici ve hastalığı tedavi edici hizmetleri alabilmesi oluşturur (Danış & Solak, 2014). Dünyada evde bakım hizmetleri; evde takip, evde yardım, evde sağlık bakım hizmetleri, telefonla yardım hizmeti, evlere yemek-bakım ve onarım hizmetleri olarak da bilinmektedir (Arai ve ark., 2014; Care Quality Commission, 2013). Kavramlar arasındaki en önemli ortak nokta sağlık ve sosyal hizmetlerin bireyin evinde sunulması olup, hizmetin kime verildiği, kim tarafından sunulduğu ve hizmetin içeriği farklılık göstermektedir. 3.2. Dünyada Engellilik ve Evde Bakım Hizmetleri İle İlgili Değişen Demografi Dünyada yaşlı nüfusu ve kronik hastalık artışı engellilik durumunu beraberinde getirmiştir. Dünya Sağlık Araştırması ve Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre engelli prevalansı sırasıyla %15.6 ve %19,2’dir (World Report on Disability, 2011). Dünya da yaklaşık her beş kişiden birinin engelli olduğu düşünüldüğünde, bu bireylerin sağlık ve sosyal hizmetlerden yararlanmasını sağlayacak uygulamalara ihtiyacı vardır. Dünyada evde bakım hizmetleri bakım ihtiyacı olan kişilerin, hem medikal hem de psikososyal gereksinimlerinin ev ortamında karşılanmasını içermektedir. Sistemin organizasyonunda düzenli şekilde sunulan iş akışı vardır.
Engelli Bireye Yönelik Evde Bakım Hizmetleri Engelli birey için, engellilikten kaynaklanan etkileri en aza indirmek ve yaşam koşullarının niteliğini yükseltmek evde bakımının temel felsefesini oluşturur. Yapılan çalışmalarda engelli bireylerin, diğer bireylere göre evde bakım hizmetlerine daha fazla ihtiyacı olduğu vurgulanmaktadır (Aktel & Erten, 2017; Karakaş & Yaman, 2017). Engelli bireye sunulan sosyal ve tedavi edici hizmetlerin oranının düşük olduğu bildirilmektedir. Ayrıca bu bireyler için oldukça öneme sahip olan sağlığı koruyucu ve geliştirici faaliyetleri dikkate alınmadığı görülmektedir (Karakaş & Yaman, 2017). Engelli bireyin evde günlük yaşam aktiviteleri (beslenme, kişisel bakım, banyo, giyinme, hareket etme, sosyal hayata uyum sağlanması), ev içi düzenlemeleri, güvenli çevre oluşturma, hastaneye / hastaneden transferi, eğitim ve danışmanlık hizmetleri gibi konular evde bakım hizmeti kapsamındadır (Işık ve ark., 2016)
Evde Bakım Hizmetinin Engelli Bireye Kazandırdıkları Ev ortamında sunulan bakım engelli bireyin memnuniyetini ve yaşam kalitesini artırır. Engelli birey ve ailesi kendini özel hisseder ve bakıma daha fazla katılır. Engelli bireyin günlük yaptığı alışkanlık ve hobilerinin devamlılığı sağlanır. Engelli bireyde enfeksiyon riskini azaltır. Engelli ailesinin tükenmişlik yaşamalarını engeller. Engelli bireyin ailesini bir arada tutar. Bakımın maliyetini azaltır. Zamandan tasarruf sağlar. Engelli birey ve ailesine bakım hakkında eğitimi içerir.
‘’Uzun yolculuklar tek bir adımla başlar’’

Otizm

Otizm, gün geçtikçe daha sık bir şekilde karşılaşılan bir nörogelişimsel sağlık sorunu olup karşılıklı sosyal etkileşimler ve kalıplaşmış davranışlar gibi konulardaki anormallikleri içermektedir (Rossi, Newschaffer ve Yudell, 2012: 105). Otizm tanılamasından kullanılabilecek bir tıbbi test bulunmamaktadır. Doğru tanılama ancak bireyin iletişim ve sosyal etkileşim becerileri ile etkinlik ve ilgililerinin gözlemlenmesi yoluyla yapılabilmektedir (Rakap, Birkan ve Kalkan, 2017a: 11).

Otizm tıbbi tanılamasının yapılmasında tavsiye edilen uygulamalar, çocuk doktoru, psikolog, psikiyatri uzmanı, nörolog, dil ve konuşma terapisti ve iş-uğraş terapisti gibi uzmanları içeren multi-disipliner bir ekibin çocuğun farklı ortamlarda gözlenmesini, birincil bakım sağlayan yetişkinlerle görüşme yapılmasını, gelişimsel ve otizm odaklı değerlendirme araçlarına uygulanmasını ve elde edilen bilgiler ışığında çocuğun ruhsal bozukluklar tanı ölçütleri başvuru el kitabında belirtilen kriterlerine göre değerlendirerek tanı koymasını önermektedir. (Rakap, Birkan ve Kalkan, 2017b: 11).


Literatürde otizm spektrum bozukluğu olarak da yer alan ve yaygın olarak otizm şeklinde kullanılan kavram gerçekle ilişki kurma bozukluğu ve çocukluk şizofrenisi biçiminde açıklanmıştır (Çopuroğlu ve Mengi, 2014: 610). Ancak bu tanımın otizmi açıklamada yetersiz olduğu ve otizmin daha geniş bir içeriğe sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu kısımda yer verilecek tanımlarla birlikte bu ifadeler desteklenmiş olacaktır.


“Otizm, yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan ve kişinin sosyal, entelektüel ve dil açısından toplumla ilişkisini hemen hemen tamamen yok eden bir durumdur” (Şener ve Özkul, 2016: 87). Bu tanımdan hareketle otizmin yaşla doğrudan ilişkili olduğu ve kişinin çevresi ile olan iletişiminin niteliğine göre şekillenen bir yapıda olduğu çıkarımını yapmak mümkündür.


“Temelde bir iletişim sorunu olarak tanımlanan otizm; beyin fonksiyonlarını etkileyen nörolojik bir bozukluktan kaynaklanarak sosyal gelişim ve iletişim bozuklukları, olağandışı, güçlü ve sınırlı ilgi ve tekrarlayan davranışların varlığı ve bu özelliklerin çeşitli değişkenlerle ortaya çıkması ile kendini göstermektedir” (Aydın ve Saraç, 2014: 184). Yapılan bu tanımda otizmin ortaya çıkma biçimi ve belirtileri açısından değerlendirmede bulunulmuştur.


Otizm spektrum bozukluğu tanımlanırken sosyal, iletişimsel ve diğer beceriler açısından çarpıklık olması, gecikme yaşanması gibi hususlar özelinde açıklama getirilmiştir. Bu husus göz önüne alınarak DSM IV’te otizm şu şekilde tanımlanmaktadır: “Otizm; toplumsal etkileşim ve iletişimde kullanılan dil ya da sembolik oyun becerilerinin en az birinde, üç yaşından önce gecikmelerin, olağan dışı işlevselliğin olması, toplumsal etkileşim ve iletişimde yetersizlikler ile davranışlar, ilgi ve etkinliklerde sınırlı basmakalıp, yineleyici örüntülerle tanımlanmış gelişimsel bir bozukluktur” (Güven ve Diken, 2014a: 20).
Otizmle ilgili yapılan tanımlar, otizmin sahip olduğu içeriğin anlaşılması adına yeterli görünmektedir. Otizm spektrum bozukluğunun içeriği ve belirtilerine ilişkin veriler içeren bu kısımdaki tanımların kapsamı, otizmle ilgili diğer konu başlıklarının açıklanması ile birlikte daha sağlıklı bir şekilde anlaşılacaktır.
Otizm kavramının literatüre giriş tarihi 1943 yılına kadar uzanmaktadır ve otizmi literatüre kazandıran araştırmacı Amerikalı çocuk psikiyatri uzmanı LeoKanner’dir (Bodur ve Soysal, 2004: 394). Otizmin tarihi gelişiminin 1943 yılından başlayarak bugüne kadar devam ettiği, gelişim sürecinin günümüzde de devam ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.


Tarihi gelişim sürecinde otizmin açıklanırken ilk zamanlar Kanner’in açıklamaları özelinde ilerleme kaydedilmiştir ve bu durum 1980’li yıllara dek devam etmiştir. 1980’li yıllardan itibaren otizmin tarihi gelişiminde farklı bir süreç başlamış olup otizmin genetik, organik ve nörobiyolojik bir bozukluk olduğu ifade edilir olmuştur (Pektaş, 2016: 99). Bu gelişme otizmin tarihi gelişimi açısından önemli bir eşik niteliği taşımaktadır.


Otizmin tarihi gelişimi kapsamında yeri olan belli başlı unsurlar aşağıdaki gibi sıralanmaktadır (Namlı, 2012: 11-12):
i. LeoKanner, 1943’te otizm bozukluğu olan çocukları tanımlamada bazı özellikler ortaya koymuştur.
ii. 1944’te HansAsperger, otizm kapsamındaki davranışları otistik psikopati şeklinde isimlendirmiştir.
iii. İlk dönemlerde otizm ile şizofreni birbirine yakın anlamda kullanılmıştır.
iv. 1966’da Bernard Rimland otizmin beyinden kaynaklı olduğunu ifade etmiştir –Rimland’ın otizmli bir çocuğu vardır-.
v. 1970’li yıllarda otizmi araştıran çalışmalarda biyolojik içerik ön plana çıkmıştır.
vi. Yine 1970’li yıllarda EricSchopler otizmi nörogelişimsel bir bozukluk şeklinde değerlendirmiştir.
vii. 1980’li yıllara kadar otizme bir ya da daha fazla faktörün neden olduğu düşüncesi hakim olmuş ve otizm bir sendrom olarak görülmüştür.
viii. 1979 yılında araştırma yapan Wing ve Gould, Kanner’in otizm açıklamasını yetersiz olduğunu belirtmişlerdir. Bu araştırma sonrasında otizm spektrum bozukluğu terimi kullanılmaya başlamıştır.
ix. 1980’li yıllar sonrasında sahip olunan olanakların da genişlemesi ile birlikte otizm daha kapsamlı olarak incelenmeye başlamıştır.
Yukarıda sıralanan maddelerden anlaşılacağı üzere otizmle ilgili çok sayıda araştırmacı ilgilenmiştir. Bu araştırmacıların yapmış olduğu çalışmalar, otizm kavramının yaşadığı gelişiminde önemli rol üstlenmiştir. Tarihi süreçte otizmin gelişimi hakkında verilen bilgiler, otizmin bugüne kadar olan gelişiminde farklı yaklaşımların varlığını ortaya koyması bakımından önemlidir.
Otizm açıklanırken sosyal ve iletişimsel becerilerdeki gecikme ve eksikliklerden bahsedilmektedir (Güven ve Diken, 2014b: 20). Bu nedenle otizmin belirtilerinin içeriğinin de sosyal ve iletişimsel olacak şekilde nitelendirilmesi mümkündür. Dolayısıyla otizm belirtileri gereğince ilk olarak bu husus dikkate alınmak durumundadır.
Doğru ve zamanında tanı koymak, otizm açısından birçok bozukluk için geçerli olduğu gibi otizm için de geçerlidir. Bu nedenle otizm belirtileri kapsamında otizm tanısı koymak için gerekli olan koşulların bilinmesi gerekir. Otizm tanısı koyabilmek içi iletişimsel ve toplumsal gelişim alanlarındaki bozukluklar, sınırlayıcı-yineleyici davranışlar gibi hususların varlığı gerekli görülmektedir (Bodur ve Soysal, 2004: 394). Tanı kriterleri olarak bilinen bu hususlar aynı zamanda otizm belirtilerinin içeriğinde kendisine yer edinmiştir.
Zarar verici davranışlar, otizm belirtileri kapsamında yer alan hususlardan bir diğeridir ve önemli sorunlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Zarar verici davranışlar, çocuğa olan zararların yanı sıra aile için de büyük bir stres kaynağı niteliği taşımaktadır. Saldırgan davranışlar ve zarar verici davranışları birbiri ile karıştırmamak, bu noktada önem ifade etmektedir. Otizm belirtileri gereğince göz önünde bulundurulması gerekenlerden birisi de hiperaktivite bozukluğudur. Otistik bozukluk meydana gelmesinde hiperaktivite belirtilerinin sık gözlendiği bilinmektedir (Özeren, 2013: 59).
İletişim, sosyal alan, davranışsal alan ve acil durumlar özelinde otizm belirtileri aşağıdaki gibi maddeler halinde sıralanmaktadır. (Erden, vd., 2017: 20)
i. İletişim Alanı: Bu alanda; ismi söylenince tepki vermeme, ne istediğini söyleyememe, dil gelişiminde gecikme, yönergeleri takip edememe, duymuyormuş gibi görünme, daha önce söyleyebildiği birkaç kelimeyi söylememe, bay bay işareti yapamama gibi belirtilerden bahsedilmektedir.
ii. Sosyal Alan: Sosyal alandaki belirtiler arasında; sosyal amaçlı gülümsemenin olmaması, tek başına oynamayı tercih etmesi, zayıf göz iletişimi, kendi dünyasında olma, anne-babayı görmezden gelme, başka çocuklara ilginin olmaması yer almamaktadır.
iii. Davranışsal Alan: Bu alandaki belirtiler arasında; öfke nöbetleri, işbirliğine açık olmama, oyuncuklarla nasıl oynayacağını bilememe, parmak ucunda yürüme, herhangi bir nesneye aşırı bağlanma, nesneleri sıraya dizme, bazı ses ve durumlara aşırı tepki verme, garip ve basmakalıp hareketler sayılmaktadır.
iv. Daha Fazla Değerlendirme Gereken Acil Durumlar: 12. aya kadar agulamanın olmaması, 12. aya kadar jestlerin olmaması, 16. aya kadar hiçbir kelimeyi söyleyememesi, dil ve sosyal alanda daha önceden var olan herhangi bir yaşta herhangi bir becerinin yok olması gibi belirtiler bu kapsamda kendisine yer edinmiştir.
Otizmin nedenleri, otizm belirtilerine paralel olarak kabul edilen ve bu yönde ele alınması gereken bir konudur. Otizmli bir çocuğa sahip olunması, aileler üzerinde psikolojik ve fizyolojik açıdan zorluklar ile karşılaşılması şeklinde kendisini göstermektedir (Özkubat, vd., 2014: 326). Bu nedenle otizm nedenlerinin içeriğine dair bilgi sahibi olunması son derece önemlidir.
Literatürde otizmin nedenlerini açıklama amacıyla yapılan pek çok araştırma olsa da bu konuda tam bir sonuca varıldığını söylemek mümkün değildir. Yine de otizmin beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesini engelleyen bir bozukluk sebebiyle ortaya çıktığı görüşünün diğer görüşlerin önünde olduğunu söylemek mümkündür (Pektaş, 2016: 102).
Otizmin nedenleri kapsamında yer verilebilecek belli başlı hususlar aşağıdaki gibidir (Töret, vd., 2014: 6):

I. Genetik faktörler,
II. Beyindeki yapısal yetersizlik veya aksamalar,
III. Doğum anında yaşanan karmaşa ya da sorunlar,
IV. Çocuğun aşırılık eğilimleri -aşırı televizyon izleme, aşırı oyun oynama gibi-,
V. Aşılar-toksinler-bazı besin maddeleri,
VI. Merkezi sinir sistemine bağlı etkenler,
VII. Birden fazla genin varlığı,
VIII. Bilinmezlikler şeklindedir.

Yukarıda sıralanan faktörlerden de anlaşılacağı üzere otizmin nedenlerine ilişkin kesin sonuçlara varılması mümkün olmamıştır. Ancak bu noktada otizmin nörobiyolojik nedenlerini ortaya koyan araştırma sonuçlarının varlığı söz konusu iken çevresel faktörlerin otizme neden olduğu kanıtlayan araştırmaların varlığı ile henüz karşılaşılması mümkün değildir.
Otizmin nedenleri kapsamında son olarak genetik bozukluklara yer verilecektir. Yapılan araştırmalarda otizme neden olan genetik rahatsızlıklar arasında; bağışıklık sistemi bozuklukları, edinsel hastalıklar, nöroanatomik bozukluklar, nörokimyasal rahatsızlıklar, elektrofizyolojik anormallikler, özgül bozuklukların varlığı şeklindedir (Özeren, 2013: 59). Tüm bunlar, otizmin nedenleri gereğince genetik faktörlerin önemini ortaya koymaktadır.


OTİZM YELPAZESİNDE YER ALAN HER ÇOCUĞUN
BİLMENİZİ İSTEYECEĞİ 10 ŞEY


1) Ben “otizm”i olan bir çocuğum. “Otistik” değilim. Otizm karakterimin sadece bir bölümüdür. Beni tek başına tanımlayacak bir kavram değil. Siz düşünceleri, duyguları, yetenekleri olan bir birey misiniz yoksa sadece şişman, gözlüklü ya da sakar bir kişi mi?

2) Duyusal algılarım bozuktur. Gündelik yaşam içerisinde sizin çoğunlukla fark etmediğiniz kokular, sesler, tatlar, görüntüler, temaslar benim için çok rahatsız edici olabilir. Yaşadığım çevre benim için genellikle tehdit edici bir ortamdır. İçine kapalı ya da kavgacı görünebilirim ama aslında bu kendimi koruduğum anlamına gelir.

Sıradan bir market alışverişi benim için tam bir kabus olabilir. Seslere karşı aşırı hassas olduğumu bir düşünün. Aynı anda konuşan onlarca insan, günün indirimli ürününü tekrar tekrar anons eden mekanik bir ses, kasadaki işlem sesleri, alışveriş arabalarının tekerleklerinin çıkardığı gıcırtılı ses vb. Bu uyaranları beynim filtre edebilir ama bu ciddi anlamda aşırı yüklenmedir benim için.
Koku alma duyum da aşırı hassas olabilir. Kasap reyonundaki etler taze olmayabilir, yanımızdan geçen adam o gün duş alamamış olabilir, kasa sırasında önümüzde duran bebeğin bezi kirlenmiş olabilir… Bunlar benim için oldukça tiksindiricidir. En yoğun kullandığım görme duyum aşırı uyarana maruz kalmış olabilir. Örneğin aşırı parlak floresan ışıkları mekanı sürekli titreşiyor gibi göstererek gözlerimi rahatsız edebilir. Camların yansıttığı parlak ışık, tavanda dönen fan, etrafımda sürekli hareket eden insanlar odaklanmam ve baş etmem gereken şeylerdir. Tüm bunlar denge duyumu etkiler ve vücudumun konumunu bile algılayamaz hale gelebilirim.

3) “Yapmam” (Yapmamayı seçiyorum) ve “ Yapamam” (Yapmayı beceremiyorum) arasındaki farkı dikkate almayı unutmayın. Komutlarınızı dinlemediğimi sanmayın. Sizi anlamıyor olabilirim. Bana diğer odadan seslendiğinizde duyduğum sadece “^/^’(/(%&’(+&’((‘” olabilir. Bunun yerine yanıma gelin ve basit kelimeler seçerek benimle direkt konuşun. “Lütfen kitabını masana bırak. Şimdi öğle yemeği yeme zamanı.” gibi. Bu şekilde benden ne istediğinizi ve sonrasında ne olacağını bana net bir şekilde söylemiş olursunuz. Böylece uyum göstermek benim için daha kolaylaşır.

4) Somut düşünürüm. Dili sadece sözcüklerin anlamına göre yorumlarım. “Koşturmayı bırak” yerine “Arkandan atlı mı kovalıyor” derseniz aklım karışır. “Çantada keklik” demek yerine “Bunu yapmak senin için çok kolay” demelisiniz. Deyimler, kinayeler, imalar benim için anlamsız ve akıl karıştırıcıdır.

5) Sınırlı sözcük dağarcığıma karşı anlayışlı olun. Duygularımı tarif etmek için doğru kelimeleri bilmiyorsam ihtiyaç duyduğum şeyi size anlatmak benim için oldukça zorlaşabilir. Acıkmış, incinmiş, korkmuş, aklı karışmış olabilirim ve bu duygularımı size aktaracak kelimeleri bilmiyor olabilirim. Vücut dilime ve rahatsızlık duyduğumda gösterdiğim tepkilere dikkat edin.
Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde bir düzeyde adeta küçük bir profesör gibi konuşuyor olabilirim. Bu türde konuşmalar dildeki eksiğimi telafi edebilmek için çevremde yaşananlarda, izlediklerimden, okuduklarımdan ezberlediğim replikler olabilir. Buna “ekolali” denir. Kullandığım kelimeleri ya da içeriklerini anlamıyor olsam da size yanıt vermek zorunda olduğumda buna başvurabilirim. Dil benim için çok zor olduğundan görsel odaklıyımdır. Bana söylemek yerine yapmam gereken bir şeyi bana gösterin. Ve bunu defalarca tekrarlamaya da hazırlıklı olun. Aynı şeyi sürekli tekrarlamak öğrenmemi sağlar.

6) Otizmin benim tüm yönlerimi algılamanıza engel olmasına izin vermeyin. Yapamadıklarım yerine yapabildiklerime odaklanın ve bunlar üzerinde bir şeyler inşa etmeye çalışın. Diğer tüm insanlar gibi yeterli olmadığımı ve sürekli düzeltildiğim ortamlarda öğrenemem. Ne kadar “yapıcı” olsa da bir eleştiriyle karşılaşacağımı bilmek beni yeni bir şey denemekten alı koyar. Güçlü yönlerimi keşfedin. Bir şeyi yapmak için bir çok farklı yöntem olduğunu da unutmayın.

7) Sosyalleşme konusunda bana yardım edin. Dışarıdan bakıldığında parktaki çocuklarla oynamak istemediğimi düşünebilirsiniz. Oysa bazen bunu nasıl yapacağımı –yani onlarla nasıl konuşmaya başlayıp oyunlarına katılabileceğimi- bilmiyor olabilirim. Diğer çocukları beni oyunlarına davet etme konusunda cesaretlendirmek işe yarayabilir.

8) Öfke nöbetlerimi tetikleyen şeyleri bulmaya çalışın. Önceliği buna verin. Kriz, patlama, öfke nöbeti… Bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın unutmayın ki bunu yaşamak benim için çok daha korkutucudur. Duyularımdan biri aşırı yüklendiğinde böyle durumlar ortaya çıkar. Eğer öfke nöbetlerimin sebebini bulursanız onları önleyebilirsiniz.

9) Lütfen beni koşulsuzca sevin. “Keşke şöyle olsaydı…” “Keşke bunu yapabilseydi…” türünde düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Siz ailenizin tüm beklentilerini karşılayabildiniz mi? Otizm benim seçimim değil. Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum, siz değil. Sizin desteğiniz olmadan başarılı ve bağımsız bir hayat sürmem uzak bir ihtimal. Desteğiniz ve rehberliğinizle olasılık o kadar yüksek ki… Söz veriyorum, ben buna değerim!

10) Sabır, sabır, sabır… Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Evet sohbet sırasında gözlerinize bakmıyor olabilirim. Ama yalan söylemediğimi, oyunlarda hile yapmadığımı, arkadaşlarımla dalga geçmediğimi, insanlara önyargılarla yaklaşmadığımı hiç fark etmediniz mi? Evet belki bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim ama detaycı bakış açım ve olağanüstü odaklanma kapasitemle bir sonraki Einstein, Mozart ya da Van Gogh olabilirim. Günümüzde bu kişilerin de otizmli olduğu düşünülüyor.
Siz dayanağım olmazsanız bunu başaramam. Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz.Kaynak: Tohum Otizm Vakfı
             
 ‘’Otizmin sebebi henüz belli değil. Fakat çözümü belli;
Erken teşhis ve yoğun eğitim’’

Spor Nedir Faydaları Nelerdir?

Spor, önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel veya zihinsel aktivite.

Spor İnsanın Fiziksel Yapısını Nasıl Etkiler? Düzenli yapılan spor;
- Doğru ve yeterli solunum sağlar. Bu sayede kan tarafından beyne ve tüm organlara yeterli oksijen taşınır.
- Terleme vasıtasıyla vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
- El-ayakların orantılı, doğru kullanılmasını sağlar. İnsana dik bir duruş temin ederek, hareketlerine esneklik ve zarafet kazandırır.
- Arzu edilen vücut ağırlığının korunmasına yardım eder.
- Kan şekerini düşürür, kan basıncını (tansiyonu) azaltır.
- Kalp kasını kuvvetlendirir


Spor İnsanın Zihinsel Yapısını Nasıl Etkiler?
- Spor, stresi azaltır, psikolojik rahatlama sağlar.
- Spor, dikkat ve konsantrasyon gelişimine katkıda bulunur.
- Spor yapan insan kendini zinde ve sağlıklı hisseder.
- Spor insana mutluluk verir ve daha iyi hissetmesini sağlar.
- Spor yapan insanlar kendini daha kolay ifade eder.
- Sporcular zor hastalanır, çabuk iyileşirler ve doğa şartlarına dayanıklıdırlar .
- Spor, bel fıtığı v.b. fiziki rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olur.


Sporun Sosyal Yaşama Etkileri
- Spor toplumsal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlar.
- Spor demokratik toplum oluşumuna önemli bir katkı sağlar.
- Spor insanları sosyalleştirir.
- Spor, insanın kötü alışkanlıklara yönelmesini engeller.
- Spor toplumda çeşitliğin artmasına yardımcı olur
- Spor; ulusal ruhun güçlendirilmesi, aile bağlarının güçlenmesi, yaşlıları kabul, vb. sosyal ve toplumsal davranışların gelişmesinde de olumlu etkileri vardır.
- Ayrıca spor toplumlar arası iletişimin kurulmasını ve ülkelerin birbirlerine yakınlaşmasını sağlar.


‘’Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur’’
Mustafa Kemal Atatürk

Yaşam Liderliği

Liderlik bir kişinin diğerlerini belli şartlar altında, bir amacı gerçekleştirmek üzere davranmaya yöneltme sürecidir. Bu tanımdan anlaşılacağı gibi liderliğin esasını, insanları belirli bir amaç doğrultusunda davranmaya yöneltmek oluşturmaktadır.

Lider İletişimi olan, İyi bir örnek sergileyen, Sorumluluk almayı bilen, Motivasyonu yüksek, Potansiyeli keşfeden ve açığa çıkaran, durumu Toleranslı davranacak biçimde tutan, Koşula göre Esnekliği sağlayabilen, Hedef ve beklentileri belirleyen, Kendini doğru tanıyan ve Kendi olan kişidir.


Uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yapmakta, son 8 yılını ise aynı kişilerde özel gereksinimli ve bakım ihtiyacı olan bireylerde ev ortamlarında ve yaşadığı çevre koşullarında, kişiyi ruhsal ve bedensel dinginliğini arttırdığı kendi ortamlarında hizmet verilmekte. Bu hizmet genel kapsamda ev içerisinde rekreatif aktiviteleri(serbest zaman çalışmaları) ve sosyal yaşam destek etkinlikleri, özbakım becerilerini öğretme, geliştirme ve yardımcı olma faaliyetleri, çocuklarda oyun oynama yeteneğini geliştirme, akademik destek sağlayabilme toplum içerisinde bulunma, yaşadığı çevre ile uyumu arttırma ve etkileşime girme, kendi başına yetebilme yeteneği kazandırma çalışmalarını içerir. Ev hizmeti kapsamında yapılan çalışmaları spor aktiviteleri ve egzersizleri (fitness,ski,tenis,yüzme vs) ile desteklemekte, motorik gelişimlerine katkıda bulunulmakta. Aile bireylerine süreci kendi ortamlarında takip etme, kendilerine vakit ayırabilme ve rahatlama imkanları sağlanmaktadır.


Belirlenen hedeflere ulaşabilmek için yakın, orta ve uzun vadeli olmak üzere planlamalar ve programlar oluşturmalı, gerektiğinde yeni fikirler de üretebilmelidir. Bütün bu çalışmaları multi-disipliner bir yaklaşımla, alan uzmanlarıyla ve ekip ruhuyla yapılmalıdır.


Yaşam Lideri olarak kişilerin ihtiyaçlarının ne olduğunu bilmekte, doğru yönlendirme, çevre koşullarını göz önüne alma ve süreci yönetme konusunda tecrübeli ve nasıl davranmam gerektiği konusunda uzmanım. Kendimi sürekli geliştirmem gerektiğini ve alanı sürekli güncel takip etmem gerektiği bilincindeyim. Mesleki çalışmalarımdaki disiplinli olmam ve kişilere katkı sağlamam sayesinde işlerimdeki devamlılık, uzun yıllardır çalıştığım kişiler ile olan beraberliğim bunları desteklediği düşünülmektir. Kişisel gelişimime katkısı ve vermiş olduğu mutluluğu ile araştırmalara devam edilmektedir.

İletişim

Adres:

Tottenham-London / UK

Tel:

+90 507 248 48 36

BİZİ TAKİP EDİN!

© Copyright 2020 CARE & CHILD  - All Rights Reserved

Designed with Mobirise page creator